21 Mayıs 2012 Pazartesi

ÖNCE CANAN SONRA CAN?????

    Bu nasıl bir huydur ben kendimi çözemedim?Nedense hep önce karşımdakini sonra kendimi düşünen bir kişiyim.Bu benim karakterim galiba.İstiyorum ki herkese elimden gelen birşey varsa yardımcı olayım.Ama bazen bu huyum aşırılığa kaçabiliyor,karşımdaki yüzüme karşı söylemese de ''eeee yeter be amma da karışıyor,herşeye burnunu sokuyor'' diye düşünüyor sanıyorum.Aslında niyetim herşeye maydanoz olmak değil.Ama insanlara yardım edebiliyorsam bu beni mutlu ediyor.
  
    Mesela dün kuzenim sözlendi.Ben de onun için yüzüğüydü,çiçeğiydi,çikolatasıydı koşturdum.Sakın yanlış anlaşılmasın severek ve isteyerek yapıyorum tüm bunları.Bir de kimseyi karıştırtmıyorum,''bana bırakın ben hallederim'' diyorum.Cuma Günü bu işleri halletmek için bir yağmura yakalandık ki Levent'le,trafik te kilit,sırılsıklam olduk ve Çağlayan-Şişli-Mecidiyeköy-Çağlayan arası yürümek zorunda kaldığımızdan çok yorulduk.Şişli'de 19 Mayıs yürüyüşü için asılan bayrakları görüp ''Ay bayraklar sırılsıklam olmuşşş'' dedim üzülerek.Levent te bana ''sen kendi halini düşünmüyor da bayraklar ıslandı diye mi üzülüyorsun?'' dedi.

     Aslında önce can sonra canan ama ben bazen önce canan sonra can diyorum.Sizce iyi mi diyorum kötü mü diyorum?

18 Mayıs 2012 Cuma

DUA,DUA,DUA

2008 temmuz ayında ani bir miğde ağrısıyla doktora gittim iğne ilaç geri geldim ama geçmedi çok daha şiddetlendi tekrar doktor ve birkaçtanesi ama geçmiyo sıkılma boğulma vekalp çarpıntısı canım boğazıma geliyo ama bir türlü çıkmıyo heran ölümle başbaşasınız.endeskopiler kolonoskopiler,tahliller ve ultrasonlar herşey yapıldı.daha sonra hocalara gitmeye başladım onlarda okunmuş bir şeyi yediğimi söylediler bu arada birçok psikolojik destek ve terapide aldım onlar bile dua etmem ve okumam gerektiğini söylediler.gittiğim hocalarda bir şifa olmadı.
ben öğretmenim ve bu rahatsızlıktn ötürü mesleğimi bıraktım evden dışarı çıkamıyorum yalnız hiçbir yere gidemiyorum. şimdide içimde yoğun bir sıkıntı var ve göğüs kafesimi tırmalıyor .
kendimide okusam başkasıda okusa miğde bulantısı çekiyoruz babam kusmaktan kötü oluyo yine psikolojik destek almaya devam ediyorum. ama hayatım da beni üzecek köü yapacak ne bir travma yaşadım nede kötü bi olay doktorlarda şaşıyo bu duruma çok neşeli ve hayat dolu bi insandım şimdi yaşama sevincim bile yok .
artık hastanelere tahammülüm yok.sabrımda kalmadı ne yapacağımı bilemiyorum.artık yaşamak istiyorum 4 senedir herşeyi unuttum Allaha çok dua ediyorum biran önce beni ayağa kaldırması için.bu dünyaya boşa gelmediğimizi düşünüyorum bir kişiyi bile Allah yolunda bilinçlense ne mutlu bana ama böyle evse oturarak ve sıkıntı çekerek ne kendime ne de başkalarına bir faydam yok bir yardımınız olursa çok sevinirim tıbbi yollara hep başvurdum bir sürü ilaç kullandım ama hiç geçmedi sıkıntım iç sıkıntısı hiç bir hastalığa benzemiyor.gittikçe karamsar olmaya ve ümitsizliğe kapıldım…”


      Bu yukarıda yazılı olan herşey tamamen gerçektir ve takip ettiğim bir blog yazarı tarafından yazılmıştır.Okudum ve çok üzüldüm.Ben kendi durumumu düşünürken bu yazılar benim karşıma çıkıyor,biliyorum ki bunlar aslında bana gönderilen mesajlar.Ben  kendi halimi düşünürken daha neler neler oluyor dünyada biliyorum zaten.Yani benim yaşadıklarım hiçbirşey değil aslında farkındayım.

      İç sıkıntısı,psikolojik sorun,travma ya da adı her ne ise çok zor birşey.Bu durum herkeste aynı belirtileri göstermiyor.Tabii bu konuda ahkam kesmek istemem.Ben burada sadece kendi düşüncelerimi ,hislerimi paylaşıyorum.

      Ben de bazı sorunlar yaşadım ve sonucunda şu an psikolojik yardım alıyorum.Yapı gereği herşeyi çok içime atmam genelde.Bu da böyle durumlarda avantaj oluyor bana göre.Böyle diyorum ama tabi yine de içime attığım,ufacık birşeyi çok fazla büyüttüğüm durumlar da oluyor maalesef.

      Ama artık herşeyi kafama takmamayı,olayları fazla büyütmemeyi,kurcalamamayı öğreniyorum yavaş yavaş.Akıl almayı,insanların düşüncelerini çok önemserim.Mesela geçen gece eşim iş için yurt dışına gitti.Eskiden olsa aman Allah neler kurardım neler?Şimdi ise öyle değilim.İyi ki de değilim.Ben kafamda saçma sapan şeyler kura kura,kendimi yıpratıyorum ama kimseye birşey olduğu yok,olan yine bana oluyor.Sinir stres sahibi oldum.Neyse eşime gitmeden telefonda dedim ki:

     -Sen beni bu gece aramasan da olur,yarın belli bir saate kadar merak etmem zaten dedim.

     -O da normal olarak ''tamam'' dedi.

     O gece ben uyumadan önce bir iki kez aradım telefonu kapalı.Bu durumda benim çıldırmam falan gerekirdi ama ''aman ne olacak ya kaçıp gitmiş bile olsa farketmez'' deyip direkt uyudum.Ertesi gün geldi normal olarak.Ablama anlatıyorum da ''kızım senin de bi ayarın yok'' diyo,gülüyoruz.

     Bir de benim şöyle bir huyum vardı eskiden.Ablamın bir kızı var.14-15 yaşlarında bir tanecik yeğenim.Mesela bazen ablamı arıyorum,Alara açıyor telefonu annesinin evde olmadığını söylüyor.Allaaaaaah ben var ya kızı bin kez arıyorum bu sefer.''Annen geldi mi?yemeğini yedin mi?sakın kapıyı kimseye açma,hatta kapı çalar da delikten bakıp yabancı birini görürsen sanki baban evdeymiş gibi yapıp,babaaaaa kapı çalıyo de'' gibisinden şeyler söylerdim.Ya da diyelim Alara arkadaşlarıyla haftasonu bir yere gidecek.Ben bunu öğrendim ya tamam artık.Ablama diyorum ki ''ben Alara'yı takip edeyim en iyisi''.Ablam da bana ''saçmalama'' falan diyo gülerek.Tabi şimdi bu yazıları okuyan biricik tatlı yeğenim,belki bana kızacak ama ona güvenmediğimden değil,ne bileyim ortam çok kötü o yüzden valla.Neyse ki artık bu düşüncelerimden kurtuldum,kötü şeyler düşünmüyorum.

     Doktorum da bana dua etmemi söylemişti.Ediyorum da zaten.Hatta o zaman doktorum bana ''bol bol dua et'' dediğinde çok şaşırmış ve şaşırdığımı kendisine de söylemiştim.Sanki doktorlar robot.Bana dua etmemi söyledi ya o gün,sanki daha bir yakın hissettim kendimi ona ve çok sevindim.


15 Mayıs 2012 Salı

BOŞLUK..

      Ne acayip bir duygu bu.Hislerimi bazen ben bile tarif edemiyorum.Mutsuzluk mu,bıkkınlık mı,öfke mi,sıkıntı mı,sorumluluk mu?

     Bazen kendimi çok yalnız ve herşeye boşvermiş gibi,herşey anlamsız gibi,mutsuz ve amaçsız hissediyorum.Aslında şükredecek çok şeyim var biliyorum.En başta sağlığım yerinde,sevdiklerim yanımda(en sevdiklerimden ikisi hariç).Eksikliğini hissettiğim canımdan iki parça;rahmetli annem ve hayatta olduğu halde kaybettiğim canım babam.

      Neredeyse 1 sene oldu babamla görüşmeyeli.24 senedir annesizlik,1 senedir babasızlık.Çok zor.Aslında babamla arada bir problem değil de,bir yanlış anlaşılma var.Uğraşmak istemiyorum,babamı her ne kadar çok özlesem de,onu canımdan çok sevsem de,aynı şeyleri yaşamak,bunlarla uğraşmak istemiyorum.

      Hatalıyım biliyorum.Her ne olursa olsun,haklı da olsam,haksız da olsam babamı aramalıyım biliyorum.Bilsem ki bir daha herşey sorunsuz devam edecek,babama sürekli müdahale eden kişi bu huylarından,babamı etkilemekten,onu kışkırtmaktan,huzur bozmaktan vazgeçecek;bir saniye durmam koşa koşa giderim,bir daha asla babamı bırakmam.

     ''Ne olursa olsun önce kızlarım'' derdi babam.Yaşanan olaydan sonra ne ablamı ne beni bir kez bile aramadı,sormadı,hep yaşadığı kişiye inandı.Ona da hak veriyorum.Belki yaşlılık,belki annemi kaybettiği için tekrar yaşadığı kişiyi kaybetme korkusu,belki evlatlarının onu aramadığı için duyduğu kırgınlık,bilemiyorum.

     Her ne olursa olsun aramalıyım,gitmeliyim,ona şimdiye kadar söylemeyip ,içimde biriktirdiğim herşeyi söylemeliyim.O benim babam,canım,herşeyim.Sonradan pişman olmak istemiyorum.''Keşke'' demek istemiyorum.Ne zaman olacak bilemiyorum.Şu anda kendimde o gücü bulamıyorum.

     Hayatta bir amacı olmalı mı illa ki insanın?Benim hiçbir amacım yok.Boşluktayım.Yaşadıklarım,gördüklerim,duyduklarım,belki de dünyada yaşanan bu çirkinlikler,haksızlıklar benim böyle olumsuz düşünmeme neden olan.

    Bir an önce dünyanın sonu gelse,ooohhhh toptan temizlik olur ne güzel.Biliyorum saçma gelecek ama boş yaşıyorum,zamanın dolmasını bekliyorum sanki.Öylesine bir hayat işte.İsyan değil bu düşüncelerim,her zaman şükredenlerdenim.Zaten Allah içimi biliyor.Maneviyat çok önemli,keşke dediğim ama bir türlü şeytanın bacağını kırıp ta yapamadığım şeyler var.Diyorum ya amaçsız,boş boş,isteksiz biri oldum çıktım.Sadece yatmak istiyorum,akşam olsa da bir an önce yatam diye düşünüyorum,bu düşünce beni resmen mutlu ediyor.Uyumam şart değil,yatayım öyle günlerce gecelerce.Önceden olsa evimin işini gücünü,yemek,çamaşır,ütü,yetişemezdim.Kendime vakit ayıramazdım.Ama şimdi değil iş güç,kimseyi gözüm görmüyor,oğlumu bile,hatta kendimi bile.

    Bu böyle gitmez biliyorum.Bir yerden başlamak lazım.O güce kavuşmam,kendimi toparlamam lazım.Dua lazım....

HUZURSUZ ODALAR

Buz gibi odalarla dolu kocaman binalar diktiler ülkeme. İçine ömürlerinin son demlerinde olan anneleri, babaları doldurdular. Adına huzur evi dediler. Oysa huzur hiç uğramadı oraya. Eskiden yaşlılarımızı kapatmazdık başka yerlere. Onların yüzü suyu hürmetine belalar def oluyor der, onları nimet bilirdik. Boyunlarını bükük bırakmazdık.
Dışardan huzurlu gibi görünen, bu sessiz sakin binalarda, ne fırtınalar kopuyor kimbilir. Kaç anne anlatmak, haykırmak istedi duygularını, kaç anne yazmak istedi bilinmez. O annelerin adına yazdım. Bu mektup huzursuz odalardaki yüreği yorgun annelerin sessiz çığlıklarıdır….
******************
Takvime baktımda 5 sene olmuş buraya geleli. Nasıl geçti o 5 sene bir de bana sor. Çok bakmıyorum takvimlere. İçim sıkılıyor, zaman geçmiyor. Eskiden su gibi akıp geçiyor zaman derdim. Şimdi öyle düşünmüyorum. Demek insan mutluyken çabuk geçermiş zaman. Hapishanedekileri şimdi daha iyi anlıyorum. Beni buraya bıraktığın gün anneler günüydü hatırlıyor musun? O günden beri anneler günü denen gün benim için daha da bir anlamsızlaştı. Her sene bugün anne olmak ayrı bir acı veriyor bana…
Sen küçük bir çocuktun daha. Hiç bir yere bırakmazdım ben seni, öyle savunmasız, öyle masumdun ki, kimselere güvenip yollamazdım. Yanımdan hiç ayırmazdım. Şimdi beni nasıl olupta tanımadığın insanlara teslim ettiğini düşünüyorum. Gözden çıkarılmış eski bir eşya gibi hissediyorum kendimi. Yıpranmış, işe yaramaz. Kırgınlık mı? Belki, kırgınım biraz…
Geçen gün eski komşumuz Mevlüde teyzenin kızı Şükran geldi. Yolda görmüş seni. “Neden bıraktın anneni” diye sormuş sana. “Kendisi istedi” demişsin. “Maaşıda var bakıyorlar, yeri sıcak, her işi görülüyor içim rahat” demişsin. Kendim istemiştim evet, bazen naz yapma kabilinden ” Yaşlanınca huzurevine gönderin beni, kimseye yük olmak istemem” derdim. Ama içten içe hiç konduramazdım bu durumu, ne kendime, ne sana. “Bırakmaz beni bir yere” derdim. Tıpkı küçükken benim seni bırakmadığım gibi, beni hiç bırakmazsın sanırdım.
Yaramaz bir çocuktun sen. Yerinde duramayan serseri bir mayın gibiydin.Kaç kez ısırdım dudaklarımı sana bağırmamak için, kaç kez sıktım yumruğumu vurmayayım diye. Ama hiç vurmadım sana, hiç kırmadım kalbini… Komşulardan biri sana “çok yaramaz” dedi diye aylarca onun yüzüne bakmamıştım. Kimse laf söylemesin, incitmesin isterdim. Tahammül edemezdim sana dikilen sert bir bakışa bile…
Geçen gün bana “bunak kadın” dedi bakıcının biri. Hasta bezini lavaboda unutmuşum. Arada oluyor tutamıyorum diye vermişlerdi. Diğerleride duydu ya, nasıl utandım bir bilsen… Daha ne laflar söylüyorlarda dilim varmıyor söylemeye. Kırar mıyım, incitir miyim diye kim düşünüyor ki? Çok hassastım eskiden bilirsin, çabuk alınırdım. Hem benden titizi mi vardı? Kimselerin işini beğenmezdim. Şimdi yemek yerken bile yoruluyorum,üstüme döküyorum. Bazen yatarak kılıyorum namazlarımı. Secdeye başımı koyup uzun uzun öylece kalmayı ne çok özledim…

Yaşlansam da geleceğe dair umutlar besliyordum buraya gelmeden evvel. Evladımı büyüttüm nasıl olsa, artık yorgunluklar biter, ben rahat otururum torunlarımı severim, sen sorarsın “anne ilacını getireyim mi, bir şeye ihtiyacın var mı?” diye. arkama yastık koyarsın, kesemediğim tırnaklarımı sen kesersin sanıyordum. Şimdi çoğu kez tırnaklarımı keserken kanattıklarını bilmezsin tabi…
Gerçi benden daha beterleride var burada. Emine Bacı vardı mesela. Köyden gelmişti. Bir ay kadar oldu öleli. Bir sene evvelde Alzheimer hastası olan kocası ölmüştü. Çok çekti zavallı. Üç oğlu varmış Emine Bacı’nın. Aslan gibiymiş hepsi. Ben görmedim, gelmezlerdi hiç. Üç adam bir anayı sığdıramamışlar evlerine. Bağ bahçe gezmeye alışmış kadın. Hiç oturup kalmamış yerinde. Burada nasıl zorlandı, neler çekti Allah biliyor. Her yaz köyüne gidecek diye umut ederdi. Haber göndermiş oğlu, “Annemin ancak ölüsü çıkar oradan” demiş. Köylülerden çıkarıp bakmak isteyenler olmuş, ona da izin vermemişler. Bir keresinde pencereden atlamaya kalktı da zor tuttu bakıcılar. En son oğlu bayramlık göndermişti, “zıkkım olsun ondan gelen” dedi, giymedi elbiseyi. Hiç oğlum, yavrum demedi. “Köyüm” dedi, “evim” dedi durdu gariban. Bir sabah yatağında ölü buldular. Ölümü bile yalnız oldu Emine Bacı’nın.(*) Ooof off hangisini anlatsam, daha neler var neler…
Şu bakıcı kadını sevemedim bir türlü. Sanki özel olarak seçmişler. Bu kadar mı merhametsiz olur bir insan ? Hiç mi gülmez yüzü ya hu? Her gün odaya gelince burnunu tutuyor. Pis kokuyormuş. Pencereyi sonuna kadar açıyor. Mutlaka yarım saat açık tutuyor. Çok üşüyorum. Zaten parmaklarımda da can kalmamış sanki, kolay kolay ısınmıyor eskisi gibi…
Hatırlar mısın ilkokula gittiğin o yılları. Kışın kuzine sobayı yakardım. Sen gelmeden yemeği hazır eder, sobanın üzerine koyardım. Sen seviyorsun diye sobanın fırınında bir kaç tane küçük patatesi pişirirdim muhakkak. Okuldan gelir gelmez sobanın yanına koşardın. İlk işin tencereye bakmak olurdu. Genelde sevdiğin yemekleri yapardım. Ellerin üşümüş diye avuçlarımın içine ellerini alır ısıtırdım, öperdim öperdim…
Sık sık uğrarım demiştin. Tam 8 ay olmuş uğramayalı. İşlerin yoğunmuş, zamanın yokmuş. Torunlarımda sormuyorlar demek. Yeni eve taşınmışsın aldım haberini. Arkadaşın Zehra söyledi. Vefalı kızdır, arada geliyor sağolsun. Annesi de babası da yanında vefat etmiş. Hiç bırakmamış bir yere, yanından ayırmamış. İmrenmedim desem yalan söylerim… “Evi çok büyük” dedi. Kocaman odaları, geniş bir balkonu varmış evinin. Yeni mobilyalar almışsın, eskileri elden çıkarmışsın.Tıpkı beni çıkardığın gibi… Herşeyi sığdırdın da evine, bir beni sığdıramadın a kuzum. Hadi onu da geçtim. Bir kere “Anne gel evimi gör, bir kaç gün kal” bile demedin… Zehra’ya “Anneler gününde görmeye gideceğim” demişsin… Ben anneler gününü hiç beklemiyorum biliyor musun? Anne olmak acı verir mi insana? O gün bana acı veriyor yavrum. Artık kendimi bir anne gibi hissedemediğim için belkide… Bir evlat bir torun sevemezsen, çevrende anne diyen olmazsa sana, ne anlamı var anne olmanın?
Ölene imrenilir mi hiç? İmreniyorum işte. Kimin öldüğünü duysam “darısı başıma” diyorum. Hayaller umutlar, mutlu zamanlarmış insanı ayakta tutan. Onlar yoksa yaşamak zulüm olurmuş meğer…
Kim icat etmiş bu huzursuz evleri? Rahat yüzü görmesin deyip her gün beddua ediyorum. Huzur eviymiş. Hergün ölüp ölüp diriliyorum bu huzursuz odada. Hiç tanımadığım, mizacımın uymadığı insanlarla yatıp kalkıyorum. Hiç bir şey bana ait değil. Söz hakkım yok, elbiselerim bile benim değil sanki. “Allahım al emanetini ne olur, bu yükü taşıyamıyorum…”
Bu huzursuz evleri icat edenler mi çıkarmış anneler günü denen yalancı günü? İnsanlar yaşlı annelerini bu evlere kapatsın da sonra anneler günü olunca ziyaret etsinler diye öyle mi?
Bak yine geldi o uğursuz gün. Zehra geleceğini söylemişti. Gelsen de bir, gelmesen de artık. Ben anneler gününü hiç sevemedim biliyor musun? Dünyalara sığmayan anne yüreğim huzursuz bir odaya hapsedildi. Ne sevmenin, ne anneliğimin bir anlamı yok artık… Çok üşüyorum. Hem parmaklarımda da can kalmamış sanki, kolay kolay ısınmıyor eskisi gibi…

(Alıntı)

14 Mayıs 2012 Pazartesi

annelik denince.....?

     Ne geliyor aklınıza?

     Benim aklıma ilk gelen şey sorumluluk.Bir tanecik oğlum var benim.Allah kimseye evlat acısı göstermesin.Anne olmak bana göre çok zor.Yani bilemiyorum,dünyaya bir çocuk getirebilmek için senelerce uğraşanlar,tedavi olanlar var.

    Kimisine göre mucizevi bir duygu anne olmak.Ben neden böyle hissetmiyorum acaba bilmiyorum.Oğlumu tabii ki çok seviyorum.Ama onu büyütürken çok zorlandım.Ben oğlumu büyütürken annesizliğin zorluğunu çok çok daha fazla hissettim.

    Bir kere çocuğa endeksli oluyorsun ister istemez.Ya da en azından ben kendimi oğluma adadım diyebilirim.Aman uyku saati,aman yemek saati,aman hasta olmasın....Daha bir sürü şey.Onunla uğraşırken kendimi iyice unutmuştum.Tabi bu da bende çok kötü etkiler yarattı.Bana göre o büyürken ben kendimi strese sokmaktan başka birşey yapmadım.Doğal olarak o da sakin bir bebek olamadı hiç.Hep huysuz,hep ağlayan.Yani hatırlamak bile istemediğim günlerdi o günler.Çok kuralcıydım maalesef.Önceliğim hep oğlumdu doğal olarak ama farkında olmadan bu arada kendimi aşırı yıpratmıştım.

    Çok şükür ki şimdi daha rahatım.Hem oğlum 5 yaşını bitirdi,laftan anlıyor en azından,hem de ben bazı kuralları boşvermiş durumdayım.Böylesi çok daha iyi oldu geç te olsa anladım....

11 Mayıs 2012 Cuma

canım anneme...

     Canımın içi,birtanecik anneciğim....

     Sana doyamadım,doyamadık.Sen de öyle biliyorum.Seni sensiz yaşıyorum.Yokluğun çok zor anneciğim.

     Zaman çok çabuk geçiyor.Tam 24 sene oldu sen gideli.O zaman 8 yaşındaydım,çocuktum.Hala çocuğum be anneciğim.Ne kadar büyüsem de senin bebeğin olmayacak mıydım senin gözünde?

     Bazen gayet olgun bir insan gibi yokluğuna alışkın,bazen de  küçük bir çocuk gibi ''ben annemi istiyorum'' diye ağlıyorum.Aslında hep yanımdasın biliyorum.Ama yetmiyor.

     Seni rüyalarımda görmek için o kadar çok yalvarıyorum ki...

     Göremiyorum....

     Sen gittiğinden beri 5-6 kez görebildim seni rüyamda.Hiç konuşmadın,sesini hiç duyamadım,sadece seni gördüm.Ama yetmiyor.

     Saçma biliyorum,ama sanki şimdi şu kapıdan çıkıp geleceksin gibi geliyor bazen.Keşke,keşke gelsen anneciğim.Sana sarılsam,öpüp koklasam,bir daha hiç bırakmasam.

    Hafızamda seninle ilgili herşeyi hatırlayamıyorum.Bazı şeyler var sadece.Mesela Serkan doğduğunda teyzem onu senin yanına hastaneye getirmişti.İlk kez görmüştün küçük yeğenini,ağlamıştın.Bir de alt kattaki Zeynep Abla'ya bir keresinde abla değil de sadece Zeynep demiştim de bana kızmıştın,saygısızlık ettim diye.Her çocuk gibi ben de seninle uyumayı severdim.Bir gece hastalanmıştın,ben uyanmayayım diye sessiz konuşuyordun.Anneannemle rahmetli dedem de bizdelerdi.Sanıyorum hastaneye gidecektiniz.Sen o kadar acıya rağmen beni düşünüp sessizce ''aman Selin uyanmasın'' diyordun,ben aslında uyanıktım,sırf sen üzülmeyesin diye kıpırdamadan uyuma taklidi yapıyordum.Seni daha çok hastanedeki yatağında hatırlıyorum anneciğim.Seni görmeye geldiğimde,sana gelen ziyaretçilerin getirdiği muzları bana saklayıp,ben çok seviyorum diye bana yedirirdin.

     En son sana ziyarete geldiğimde ise gözlerini açmamıştın hiç.''Uyuyo'' demişti anneannem.Meğerse ağrın çokmuş ta anlayıp üzülmeyeyim diye açmamışsın gözlerini.Anlamışsın.Biricik babanın öldüğünü ve sana bunu kimsenin söylemediğini anlamışsın.''Siz beni aptal mı sandınız?Biliyorum babam öldü.'' demişsin anneanneme.Oysa sana dedemin biraz rahatsızlandığını söylemişlerdi,ama sen anladın.

     Dedemin ölümünden 2 ay bile geçmemişti.Bir akşam ablam evdeydi.Ben de evimize çok yakın olan babamın dükkanımdaydım.Babamın arkadaşları da vardı dükkanda.Komşumuz Belkıs Teyze geldi dükkana.Babamı onlara çağırdı.''Hamdi Bey rahatsızlandı,Selin eve gitsin de sen bir gel bak'' dedi.Ben eve gittim.Ablamla ders yapıyorduk galiba.Derken babam geldi.''Hamdi Amca'ya ne olmuş baba?'' diye sorduğumuzda ''anneniz ölmüş yavrum'' dedi ağlaya ağlaya.İşte o anı hiç unutamıyorum.

     Gitmiştin.İstemezdin.Yavrularını,sevdiklerini bırakıp gitmek istemezdin.

     Gitmiştin.İstemezdik.Doyamadığımız,birtanecik annemizin bizi bırakıp gitmesini istemezdik.

     Herşey Allah'tan...

     Allah sevdiği kullarını yanına alırmış deyip kendimi avutuyorum.Sen olsaydın herşey çok farklı olurdu eminim.Yokluğun çok zor anneciğim.

     Seni çok seviyor,çok özlüyorum.Hiç kimse senin yerini doldurmuyor canım annem.

     Anneler Günü'n kutlu olsun annelerin en güzeli,herşeyim,doyamadığım canım annem....

    
 

    


    

8 Mayıs 2012 Salı

dönercideki kadın

       Hemen hemen herkesin başından geçen üzücü,sarsıcı,beklemediği olaylar olmuştur diye düşünüyorum.Benim başıma gelmedi mi?Birçok kez geldi.Zamanında anlayamadığım,bilmeden de olsa içimde biriktirdiğim,sonunda da ruhen beni yıpratan olaylar yaşadım.Ama isyan değil teşekkür ediyorum Allah'ıma.
       Böyle zamanlarda insan tabii ki çok büyük bir çöküntü yaşıyor,yaşatıyor.İstiyor ki herkes yanında olsun.Ama hem olsun hem olmasın.Kafanız karıştı biliyorum.Yani sen gel diyeceksin gelecek,git diyeceksin gidecek,konuşalım diyeceksin konuşacak,sus dediğinde susacak.''Yok artık'' dediğinizi duyar gibiyim.Ama öyle oluyor ki kendini bile tanıyamıyorsun.''Bu ben miyim?'' diyorsun.
       Mesela benim yaşadıklarım çeneme vurdu.Özellikle son yaşadığım ve farkındalığımı arttıran (çok şükür) olayın ilk zamanlarında birgün bankaya gitmiştim ve bankadaki kadınla ağlaya ağlaya dertleşmiştim.Sağolsun o da beni dinledi ve teselli etmeye çalıştı.Sonra yine kendimi pek iyi hissetmediğim bir gün dışarıdaydım,çok ta acıkmıştım ve Bakırköy'de bir zamanlar müdavimi olduğumuz dönerciye gittim.Küçük bir mekan,yüksek bar taburelerine yanyana oturup yiyorsun yemeğini.O gün yanımda oturan bir bayan vardı ve kendimi ona o kadar yakın hissettim ki,sarılıp kollarında ağlaya ağlaya başımdan geçenleri anlatmamak için zor tuttum kendimi.
       Beni dinleyen yok mu?Çok şükür ki var.Ama dinlemek ayrı,anlamak ayrı.Bazısı yaşamadan anlayamaz,bazısı da yaşamasa da sanki teselli vermek için,destek olmak için bu dünyaya gelmiştir.Ben de zaten sadece dinleyene değil,dinleyip te anlayana anlatıyorum hislerimi.
       Akıl almayı,sormayı,öğrenmeyi severim ben.Ama karşımdaki kişinin beni anlayabileceğine inanıyorsam konuşurum,sorar,danışırım.
       Keşke herkes yaşamadan anlayabilse bazı şeyleri.Ben anladım mı sanki?Anlamadım.Diyorum ya anlatmak,dertleşmek,akıl almak inanılmaz iyi geliyor.Birisi var çok sevdiğim.Çooooook büyük sınavlardan geçti,hala da geçiyor.Onu şimdi şimdi anlayabiliyorum.40 gün arayla önce babasını,sonra ablasını kaybetti.Evliliği zor bir evlilik bana göre.Annesi de onlarla birlikte aynı evde yaşıyor.Erkek kardeşi de çooook büyük bir sınavdan geçti ve o kardeşi için elinden gelenin fazlasını yaptı,hala da yapıyor,iyi ki de yapıyor.2 tane de askerliğini yapıp gelen oğlu var.Büyüğü Hakkari'de teröristlerle çatışarak geçirdi geldi askerlik dönemini sağsağlim.O dönem de büyük endişelerle geçirdik hepimiz o zamanları.Bir de üstüne üstlük biz büyük oğlanı düşünürken,küçüğü de bizi çok korkuttu.Amaaaan neyse yazarken bile ruhum karardı.Hem diyorum anı yaşa,hem de geçmişteki olaylardan bahsediyorum.Demem o ki;bu çook sevdiğim kişi herkese heeeeerşeyini anlatır ve ben de ona kızar(d)ım.Onu şimdi o kadar iyi anlıyorum kiiiiiii......